26 Haziran 2015 Cuma

Dora'ya babasından ikinci Babalar Günü yazısı



Geçen sene hayatımın "baba" olarak ilk kutladığım ve senin henüz dokuz aylık olduğun Babalar Günü'nde içimden gelenleri yazıya döktüğüm zaman şöyle yazmışım:

"Şimdi şu kadarcık hayat tecrübende benim senin “baban” olduğumu bilmiyorsun bile henüz. Sadece çok sıklıkla görüp durduğun, sesini duyduğun, kendince konuştuğun, belki kokusuna da aşina olduğun bir insanım. Onun için sen rahmine düştüğün anda “anne” olan annenin yanında belki de ben, sen bana “baba” diyene kadar bir “baba” gibi hissedemeyeceğim. Şu anda senin bu dünyadaki koruyucun, hayatı sana bildiği kadarıyla öğretmekle, hayata karşı elinden geldiğince seni hazırlamakla görevlendirilmiş, seçilmiş, çok şanslı biri gibi hissediyorum."

Ardından yazımda sana öğretmekten, daha doğrusu sen öğrenirken yanında olmaktan gurur duyacağım şeylerden bazılarını sıralamıştım. Aradan geçen bir yıllık sürede bunlara henüz sıra gelmedi, ama sen neler yaptın biliyor musun? Bana "baba" demeyi sürdürdün, ama her geçen gün bunu daha bilinçli ve beni daha da tanıyarak yaptın. İlk iki yıl anneye olan bağ çok daha önemli olduğundan ben ikinci plandayım, ama olsun, normali de bu zaten :)

Sonra ilk yaşını doldurduğun gün bize sürpriz yapıp ilk adımlarını attın. Sonra daha güvenle yürüdün, düştün, düştüğünde ve tekrar kalktığında yanında olmaktan gurur duydum. Sonra koşmaya başladın, üç tekerlekli bisikletine daha rahat binmeye başladın. Sonra dişlerin birer birer çıktı, gece ağlamalarında yanında olmaktan ve bu acıları atlatıp artık daha "dişli" bir insan olmanla gurur duydum. Ateşli hastalıklar geçirdin, ama neşeni hiç kaybetmedin, bu kadar güçlü oluşunla gurur duydum, zira özellikle biz erkekler kocaman yetişkinler dahi olsak bir gripte yatağa düşer, ilgi çekmek ve şımartılmak için kendimizi nasıl da naza çekeriz :)

Sonra kelime dağarcığına bir sürü yeni kelime ekledin, çevrendeki varlıklara kendince koyduğun isimlerle güldürdün bizleri. Dans etmeye başladın, şarkı söylemeye başladın. Ellerini daha iyi kullanıyorsun artık, mesela kendi kaşığını kendin tutup yemek istiyorsun yemeğini. Çekmeceleri boşaltıp, sonra her şeyi tekrar yerine koyma oyununu geliştirdin. Arabalara müthiş bir ilgi duymaya başladın, bir sürü oyuncak arabanla kendinden geçercesine oynamaya dalmanı izlemek kadar bir yol kenarında durup saatlerce geçen araba ("araba"), taksi ("gakki") ve otobüsleri ("abulabulabula") heyecanla izlemekten bıkmamanı görmek de keyifli. Suyu sevdin, henüz denize tam giremedik ama banyoda ("bayo") dakikalarca suyla oynamayı sevmen çok hoşuma gitti. Hayvanları seviyor, kedileri cesurca okşayabiliyorsun. En çok da insanları, onları seviyor ve onlarla iletişim kurmayı istiyorsun. "Anane", "bababi" (babaanne), "dede", "ala" (hala), "abilabila" (dayı), "yaya" (bakıcın Hülya) ve tüm diğer "abi" ve "aba"larla (abla) kendine has iletişimler kurdun.

Sen tüm bu becerileri geliştirirken ben ne yaptım? Geçen bir yıllık sürede ben işimi kaybettim, artık bu kariyer yolunda devam edemeyeceğimi anladım ve daha mutlu bir gelecek için rota değiştirme mücadelesi vermeye başladım. Zor ve sıkıntılı günler de geçirsek akşam eve geldiğimde sen "baba" sıfatıyla yanında olmaktan gurur duyduğum, her şeyi ve tüm dünyayı bir yana bırakıp birlikte eğlendiğim insan oldun. Dediğim gibi henüz sana öğretmeyi hayal ettiğim şeylerden birini öğretemedim belki ama, sen hayatı ve kendini keşfederken yanında olup sana güven verebildiysem ne mutlu bana. Zaten eğer o günleri görmek kısmet olursa, sen kocaman bir delikanlı olduğunda da sana bir şey öğretemeyeceğimi biliyorum aslında. Sen kendin öğrenirken ya da belki de daha doğrusu "zaten bildiğin şeyleri hatırlarken" yanında olabilirsem, keşfetme merakını destekleyebilirsem ve "düştüğünde tekrar kalkma" güvenini sana verebilirsem dünyanın en mutlu adamı olacağım. Seninle ve kendimle gurur duyacağım.

Şu anda seni kollarımda konuşa konuşa uyutmaya çalıştığım zamanlar senin yavaş yavaş uykuya geçip nefes alış verişlerinin rutin ve derin bir hale geçtiği, vücudunun kendini saldığı anlarda hissettiğine inandığım o "güven" duygusunu sana her an ve ömrüm yettiğince yaşatmak benim hayatımın en büyük amaçlarından biri.

Seni, benim bundan yirmi yıl önce benim de yaşadığım şekilde "bir gün babanı kaybedeceğin", her gün bu adaletsiz dünyada babalarını kaybeden çocukların, çocuklarını kaybeden babaların acılarıyla sarsılan, istemesine ve çok da iyi birer baba olabilecekken çocuğu olmayanların da olabileceği çok da güllük gülistanlık olmayan ve hatta adaletsizlik ve acı dolu bir hayata da hazırlamak aynı zamanda. Ama şunu asla unutma; seninle şu ana kadar hep gurur duydum, hep duyacağım.

Ne olursa olsun "baba" bir insan olmanı dilerim. Bir baba için zordur bizim gibi toplumlarda bunu söylemek ama, seni seviyorum oğlum.

21.06.2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder