1 Eylül 2013 Pazar

Sevgili oğlum Dora'ya mektup

Sevgili oğlum Dora,

Bugün annenin içinde hayat bulmandan bu yana geçirdiğin 39. haftanın sonundayız.
Ve seni sabırsızlıkla, heyecanla bekliyoruz.
Sen bu evrenin yepyeni bir çocuğusun ve ben de sana babalık yapmak için seçildim, görevlendirildim ve bunun için şükran doluyum.
İçimde oluşan, kabarıp taşan duygularla sana bu mektubu yazmak istedim.
Dilerim yaşamının her anının farkında ve minneti içinde olursun, çünkü hayat gerçekten büyük bir mucize.
Her şeyden önce kendini sevmeni, “kendini bil”me mücadelenin hayatının sonuna kadar sürdürmeni, diğer insanları, doğayı, hayvan ve bitkileri, hayatın tüm ayrıntılarını merak etmeni, öğrenmeni, sevmeni ve saygı duymanı dilerim.
Çünkü onlar ve tüm evren sana kendini bilme yolunda birer rehber ve ayna olacaklar.
Dış dünyaya, hayatta karşına çıkacak insanlara, hayvan ve bitkilere, doğaya ne yaparsan aslında kendine de yapacağını aklının bir köşesinde tut.
Yardımlaşmak, korumak, değerini bilmek, sevmek, sevmediklerine de saygı duymak ve onları da hayatın bir parçası olarak kabul etmek senin ayrılmaz parçaların olsun.
Sevinç, mutluluk ve başarılar kadar hüzün, üzüntü ve başarısızlıkları da insanca kabul et, onları da bu hayatın bir parçası olarak içine sindir, içlerindeki dersleri çıkarmaya çalış.
Yaşamın her yönünü sev, şikayet etmekle ya da olayların daha değişik olmasını istemekle vakit kaybetme.
Bağımsızlığına her zaman düşkün ol. Aileye ve dostlarına güçlü bir sevgi ve bağlılık duymana rağmen, ilişkilerinde bağımsız olmaya özen göster.
Sevgi anlayışında, sevdiklerine hiç bir değeri zorla kabul ettirmemeye özen göster.

Özgür ol her zaman dilerim, her anlamda... Özgürlüğünün sınırının, diğer insanların ve doğanın özgürlüğünün başladığı yerde olduğunu da aklında tut.
Çok açık ve dürüst ol, öyle de konuş, çünkü vermek istediğin mesajları, başkalarını memnun etmek için dikkatli sözcükler arkasına gizlemek zorunda değilsin, ama kimseyi kırmamaya da özen göster.
Gülmeyi ve başkalarını güldürmeyi çok sev ve bunu iyi bil.

Ağlamayı da bilmeni isterim, içinden geliyorsa doyasıya ağla.
Kendini şikayet etmeden kabullen. Fiziksel benliğini, sahteliklerle gizleme.
Doğayı ve doğal yaşamı takdir et, doğanın bir parçası olduğunu bil her zaman. Başkalarına eğlenceli gelmeyen şeylerden de zevk almanı dilerim. Gün batımını izlemek, dalgaların sesini dinlemek, rüzgarı yüzünde ve saçlarında hissetmek ya da kırlarda küçük bir gezinti yapabilmek, bir karınca yuvasını saatlerce seyredebilmek, doğum yapan bir kediyi izlemek senin için mükemmel bir şey olsun, hayvanlar, bitkiler ve doğa büyülesin seni ve bunları gördüğünde şükran duy.
Başka insanları çok iyi anlayabilecek olgunluğa ulaşmanı dilerim ve asla şaşırıp şok olma yaptıkları karşısında.

Hayatta herşey mümkündür.
Kimse seni sen istemedikçe üzemez, kimse senin başarmanı eğer sen kendin düşünce, korku ve endişelerinle buna izin vermiyorsan engelleyemez.
İnsan ne yaparsa kendine yapar, mutlu ve başarılı olmayı da, mutsuz ve huzursuz olmayı da kendimiz yaparız ancak.
Hatalarının, korkularının da farkında ol ve sorumluluğunu üstlen.
Herşeyinle birlikte sev ve kabul et kendini.
Gereksiz kavgalara girme ve bu tür kavgalarda asla taraf olma.
Hastalık hastası olma, şifa da senin bedeninde ve zihninde.
Dürüst ol, asla yalan söyleme, olayları çarpıtma. En başta da kendine karşı.
İnsanlar hakkında konuşma, onlara karşı bir şey hissettiğinde gidip doğrudan insanlarla konuş.
Titizlik ya da düzenlilik gibi dertlerin olmasın pek, verimli yaşamaya bak sen. Organizasyon, endişe, korku nevrozlarından bağımsız olduğun için yaratıcı olmanı dilerim.
İçindeki müthiş doğal enerjinin farkında ol, ona inan, çünkü o doğa üstü değildir, yalnızca yaşamı ve yasamdaki aktiviteleri sevmenin bir sonucudur.
Şiddetli bir merak duygusuna sahip ol her zaman ve bunu hayatının sonuna dek kaybetme. Hep araştır, yaşamın her anını kavramaya çalış. Her insan, her varlık ve her olay, daha çok öğrenmek için bir fırsattır.
Başarısız olmaktan korkma, hatta onu sevinçle kabul et. Çünkü onlar da sana bir şeyler öğretecek ve hayatın bir sonraki adımına hazırlayacaktır.
Kendine zarar verecek duyguları yok etme ve kendine verdiğin değeri artıracak olanları doya doya yaşama yeteneğini geliştirmeni dilerim.
Bir tartışmayı, kazanma ve karsısındakini konumunun yanlışlığına ikna etme gereksinimi duymadan, kesebilmeyi öğren.
Değerlerin dar olmasın. Kendini tüm insan ırkının ve tüm doğanın bir parçası olarak gör. Daha çok düşman öldürmekten sevinç duyma.
Kahramanların ya da putlaştırdığın insanlar olmasın. Herkesi insan olarak gör ve hiç kimseyi kendinden önemli konuma getirme.
Başkalarının yeteneksizliği nedeni ile kazanmak yerine, zaferi kendi çabaların ile elde etmeyi yeğle.
En önemlisi “Kendini Bil” (“Nosce Te Ipsum”) ve “Kendini Sev”. Kendine acımak, kendini reddetmek, kendine öfkelenmek için zaman harcama. Elbette sorunların olacak, ama sorunların seni duygusal bir felce götürmesine izin verme. Tökezleyip düştüğünde, tekrar ayağa kalkacaksın ve sızlanmadan yaşamaya devam edeceksin. Eskisinden de güçlü olarak.
Mutluluğu kovalamayacağın, sadece “yaşayacağın” ve mutluluğun gelip seni bulduğu bir yaşamın olsun dilerim.
İçindeki çocuğu hiç kaybetmeyeceğin, hep besleyip canlı tutacağın, onun sesine kulak vereceğin, çok sevip, çok sevileceğin, insanların kalplerine dokunabileceğin ve maddiyattan çok o kalplerdeki değerinle bu hayatı anlamlandırabileceğin, çok seveceğin bir macera tadında oluşturabileceğin bir hayat dilerim sana.
Şunu hiç unutma; gerçekten nadir bulunan insanlardansın, sen bu evrende 1 tanesin ve her gün sana verilmiş bir armağan.
 
Seni seviyorum oğlum.
 
01.09.2013

Not: Mektubumda Dr. Wayne W. Dyer’ın “Hatalı Alanlarımız” adlı bir çalışmasından içimde hissettiğim ve hoşuma giden bazı alıntılar yaptım.
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder